28 Temmuz 2010 Çarşamba

18 Temmuz 2010 Pazar

The Lost Room


Sonisphere'iydi, İzmir'iydi, Yann Tiersen'iydi falan derken bi türlü bişeyler izlemeye hazır hissetmiyodum kendimi. En sonda harddiskte beni bekleyen kore filmlerine sardım. Bi de fi tarihinde indirdiğim Lost Room'u açayım dedim. Evet acaip pis sardı. Neden bu kadar geç keşfettim diye kızdım kendime ayrıca.

Bir bilgisayar oyunu kurgusuyla giden muhteşem bir mini dizi The Lost Room. Konusu New Mexico'daki ufak bir otel odasından seneler öncesinden kalma bazı eşyaların dünyaya yayılması ve her eşyanın özel bir güce sahip olması. Eşyalardan bir tanesi olan anahtar ise bütün kapılara o kayıp otel odasına açıyor. Ve dedektif Joe Miller'ın (Peter Krause-Six Feet Under) kızı da bu oda içerisinde kayboluyor.


Odanın kuralları, eşyalarla kafayı bozmuş tarikatlar, gruplar falan derken 3 bölüm sonunda neden bu kadar çabuk bitti diyorsunuz. 2006 yapımı dizi o yüzden çok kızdım kendime neden bu kadar geç keşfettim diye.




Peter Krause Six Feet Under'da süperdi burda da aynen devam ediyor ama keşke Dexter kadar ünlü olabilseydi de daha fazla seyretseydik.



Ama dizideki favorim Wally Jabrowski rolüyle Peter Jacobson. Onun olduğu her sahne acaip eğlenceli.

Devamı falan çekilecek diye sağda solda. Çekildi mi bilmiyorum ama aradan geçmiş 4 sene yalan olmuştur artık.

13 Temmuz 2010 Salı

Noir Desir - Des Visages Des Figures



Onlarca mp3 var bilgisayarda. Ne dinleyeceğime bi türlü karar veremedim. Daha doğrusu ruh halime karar veremedim. Ne dinlemek istiyom şimdi... İşte böyle anlarda ne zaman L'appartement ya da A l'envers A l'endroit'yı açsam sakinliom. 2001 yılında çıkan muhteşem albüm. Asla eskimeyecek bir albüm. Keşke o talihsiz olay olmasaydı da daha dinleyebilseydik Bernard Cantat'yı.


"Un silence de toi, pouvait pousser mon rire à mourir"

9 Temmuz 2010 Cuma