23 Mayıs 2010 Pazar

Le temps detruit tout

İmkansızın şarkısında bahsetmişti Murakami. Pazar günlerinden, yalnızlıktan ve yaşadığı ilk yalnız pazar günü olmayacağından. Nedense acaip etkilenmiştim bu laftan. Hafta sonlarından ve özellikle pazar günlerinden nefret etmiştim. İşe gitmek bile bana daha çekilir gelmişti. Bu pazar da öyle pazarlardan bir tanesi. Cumartesi öğleden sonrayla başlayan bi boşluk ve yalnızlık hissi. ama neden bilmiyorum bu sefer koymuyor. Yani an itibariyle koyan bişey yok.
Uzun zaman sonra hiç bir şey yerinde değil. Evi bok götürüyo. Bi haftadır toplamadığım çamaşırlar yatak odasının ortasında ütü bekliyor. Daha yıkanacak bissürü şey var. Yatağın üzerinde bir tişört&gömlek yığını var. Arada sıkılıp onların üzerine yatıyorum. Üzerimde akşam yediğim pizzanın yağının aktığı tişört altımda boxer..Bi odadan diğerine gidiyom. Zaten iki oda var. Canım hiçbişey yapmak istemiyor.
Aklıma ne gelirse onu yiyorum. Eti Browniyle başladım Hoşbeş diye fındıklı bi gofret var onla devam ettim. Bikaç dilim ekmek yedim peynir ve zeytin ezmeli..Çay yaptım kendime ama bitiremedim. Sigaraları bogartladım.Karnımda spazm devam ediyor. Sanki midem ortasından yarılcakmış gibi geliyor.
Bi taraftan internetten eksen dinliyorum. Diğer tarafta televizyon ve PS açık. Bi bölüm Prince of Persia oynuyorum. Sıkılıp televizyona dönüyorum. Bütün kanalları hızlı hızlı geçiyorum. Sonra öbür odaya dönüp eksen dinleyip ekşi okuyorum. Anlamsızca şukelaya basıyorum. Okuduğumu anlamadan.
Pencereler kapalı, perdeler de...Dışarıda olan biteni göresim yok. Dışarıdan gelen sesleri de duymak istemiyorum. Dışarıda bi hayat olduğu gerçeği hoşuma gitmiyor.
Evi toplamam lazım. bugün pazar. Herşey o kadar dağıldı ki. Gözümde büyüdükçe büyüyor. Yerde çoraplar var. Her odaya girişimde gözüme çarpıyor rahatsız ediyor ama eğilip alacak takatim yok.
Zaman her şeyi mahvetti yine. Sonsuza kadar sürsün dediğim anları süpürdü gitti. Geriye hiçbir heyecan bırakmadan. Yine herşeyi mahvetti ve anlamsızlaştırdı. Hiçbirşey hissetmiyorum artık...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Sonbaharı Özlemişim

Demin dışarı çıktığımda anladım bunu... Yağmur yağmış, yollar ıslak, hava da biraz soğuk. Üzerine bişey alarak çıkçaksın illa ki...Cumartesi olmasına rağmen Ortaköy çok kalabalık değil. Trafik yok... Gürültü hafta içindeki gibi. İnsanlar ellerinde alışveriş torbalarıyla eve gidiyor. Geceyi dışarıda değil evlerinde geçirecek belli ki çoğu...Garip bir huzur duygusu sardı beni... Sanki üniversiteye yeni başladığım günlerdeki gibi..Yeni bişeyler vardır hani onun heyecanını duyarsınız. Sanki işe yeni başladığım aylardaki, o karanlık kıştan önceki günler gibi... Yeni bişeyler var. Umudum var gibi...

Yarın hava düzelecek biliyorum. Güneş, sıcak, ter ve o sokakların yapış yapış kokusu geri dönecek. Ama biraz olsun o kokuyu tekrar duyabilmek...O umudu tekrar hissedebilmek, tekrar mutlu olabileceğimi hayal etmek...O bile yetti....

Daha koskoca yapış yapış bir yaz bekliyor beni... Ne heyecanım var ne de başka birşey. Sokaklardaki o sonbahar kokusunu daha çok uzun zaman duyamıycam....

20 Mayıs 2010 Perşembe

We're here because We're here

Bu yaz ne dinlesem diye kara kara düşünürken çıkageldi bu albüm. Katatonia'nın Night is the New Day'ini çalmaktan artık Winamp bile sıkılmıştı. Gerçeği itiraf ediyim. Anathema konserinden önce albümden haberim bile yoktu. 7 Mayıs'taki Anathema konserine gidelim dendiğinde aynı şarkılar aynı muhabbert aslında çekilmez diye içimden geçirmedim diil. Ama yeni albümleri olduğunu duyunca bi de konserde bu şarkıları dinleyince bayaa gaza geldim. Albümü dinlediğimdeyse ne diim..Bayıldım. Kabul. Anathema hala tarzını arıyor. Konserde de görüldüğü üzere Duncan Petersson'un ve Alternative 4'un ekmeğini hala yiyolar. (Konserde en gaza gelinen şarkı Lost control'dü) Ancak Anathema'nın Post Rock merakı iice artmış bu albümde onu diyebilirim. Prodüktörlüğü de Steven Wilson yapınca tadından yenmio zaten. Thin Air (Sözlere dikkat) ve Summer Night Horizon (bunda da sözlere dikkat) gibi iki süper parçayla girişi yapıolar Albüme. Dreaming Light, Presence Angels Walk Among Us A Fine Day to Exit dönemini andıran parçalar. Ama A Simple Mistake diye bir parça var ki...O ne ööle Toolesk ritmler, ne gaz patlamalar. 8 dakkalık parçayı günde bıkmadan usanmadan defalarca dinliyorum. Albümün kesinlikle hiti. Konserde de çaldıklarında ohara demiştim.

Kapağı dahil (Süper kapak bu arada benim dövmeye de benzio:), sözleri dahil Alternative 4 karamsarlığını artık iyice üstünden atmış Anathema. İyi mi kötü mü bilemiyorum ama ben sevdim. Hala açıp Lost Control ya da Forgotten Hopes dinlesem bile Anathema'nın bu hali de gayet ii bence.

Tekrar Anathema dinlediğime ve önümüzdeki yazın soundtrackini bulduğuma çok mutluyum. Kaliteli müzik dinlemek istiyosanız kesinlikle öneririm.