19 Eylül 2010 Pazar

Giant Squid - The Ichthyologist


Öncelikle grubu Artemisia Gentileschi'nin şu yazısından tanıdım. Yeni bişeyler dinlemek için yırtındığım bugünlerde çok iyi geldi Giant Squid. Daha web sitesi bile olmayan Myspace ve Facebook'tan idare eden bir grup. İlk dinlediğimde ise gerçekten bayıldım ve takip edilecek guplar listeme ekledim. Konsept olarak deniz yaratıklarına ve canavarlarına takmış bir grup. Müzik ise tamamıyle uçuk. Aradığınız herşeyi bulabilirsiniz. Tanım olarak pek çok fanzin progressive/doom/stone metal demiş ama ne bileyim bence tam olarak bir kalıba sokmak haksızlık olur. Dinlerken Post Rock'tan Gogol Bordello'ya Black Sabbath'tan My Dying Bride'a kadar geniş bir yelpazede her türlü grubu ve müziği duyabilirsiniz. Bu da elemanların müzikal açıdan ne kadar doyumsuz olduğunu ve her şeyi yapmak istediklerini gösteriyor.



The Ichthyologist albümü ise 2009 çıkışlı. Ancak daha Amerika sınırları dışına çıkamamış. Albümün promosyonu hakkında ilginç bir nokta: Albümü Myspace'ten gruba sipariş eden ilk 50 kişiye grubun gitar vokali Aaron Gregory kendi elleriyle San Fransisco körfezinden topladığı köpek balığı dişlerini hediye ediyor. Böyle de cins elemanlara sahip:)



Albüme gelirsek dediğim gibi birbirinden çok farklı yapılara sahip pek çok şarkı var. Açılış şarkısı Panthalassa dinlediğim en güzel ve en gaz açılış parçalarından. Süper bir riff ve süper iniş çıkışlar. Ama albümün en iyi parçası ikinci şarkı La Brea Tar Pits. Uzun zamandır dinlediğim en hasta vokallere sahip (Brutal diil, panik yok) tam bir funeral doom parçası olarak başlıyor ve bir post-rock parçası olarak bitiyor. Şarkı albümün hiti benim için. Ardından gelen Sutterville ve Dead Man Slough'la çok hızlı başlayan albümün temposu düşüyor ama Throwing Donner Party at Sea ile tekrar hız alıyor. Bu parçada anaaa Gogol Bordello lan bu diyebilirsiniz. Şarkıda brutal vokalleri ise Crisis'teki hatun yapmış. Evet o brutal vokller bi hatuna ait:)



Sevengill ise albümün diğer hiti bana göre. burda da My Dying Bride'vari bir giriş, ağır riffler ve sonunda sürpriz olarak Anneke van Giersbergen'in vokalini duyabilirsiniz. Bu parçada uzun zamandır dinlediğim en sağlam doomy parçalardan. Mormon Island parçasında ise grup tekrar post rock yapısına dönüyor, ve sadece keman ve vokalle direk ambians'a sokuyor. Blue Linckia şarkısı Sabbathesk ağır rifflerle örülü olsa da Mormon Island'ın tamamlayıcı parçası oluyor. emerald Bay ve Rubicon Wall'la albümün sıkıcı parçaları. Sanki daha iyi bitirebilirlermiş gibi geldi.



Eğer değişik birşeyler dinlemek istiyorsanız albümü öneririm. Her sounddan barındıran ilginç hastalıklı bir müzik. Son 10 gündür aralıksız dinliyorum. ama artık biraz ara vermem gerekiyor. Ozzy Osbourne konseri yaklaşıyo. Biraz Ozzy çalışalım da konserde bu neydi lan, hangi parçaydı lan bu falan demiyeyim.


Hiç yorum yok: