7 Ekim 2008 Salı

Viyana


Bilmiyom neden bunla başladım yazmaya..aslında müzik, kitap futbol..bööle şeyler yazmak istiyodum..ama bunla başlıycam sanırım..artık biyerlere yazmam gerek..belki sonra birkez daha yazarım...belki de 50 defa daha yazarım..ama yazmam gerek..

geçen sene eylül ayı...aralıkta askere gidecektim..yarım kalmış bi işi bitirmek istedim..7 senedir görmediğim bi insanı görmek için parise kalktım gittim..o da davet etti..bilmiyom ne düşünüyodum..ne istiyodum..ama tek bildiğim şey..onu tekrar göreceğimdi. allahım..o kadar heyecanlıydım ki..o uçak yolculuğu sanki bitmek bilmedi..

fransaya indiğimde geç kalmıştım..tren için bilet almışlar beni bekliyolardı...aceleyle taksiye bindim..ne dediğimi ne konuştuğumu bile hatırlamıom...adama sadece gar du lyon dedim..daha fazla fransızca konuşçak durumda diildim. zaten boğazım kurumuş..kan ter içinde kalmıştım bagajımı beklerken...gar du lyona vardıımda bi sigara yaktım..hatırlıyorum içtiim en keyifli sigaraydı...zafer edasıyla içime çekmiştim vinston laytımı..

onları gördüümde ise aceleyle trene atladık. herkese parisi görmek için can atarken ben 15 dakka falan kaldım..trenle o saça sapan fransız kasabasına doğru yol almaya başladık

öyle karşımda duruyolardı..diyebildiğim tek şey "C'est vrai?" diye sormak oldu..inanamıyodum..ama işte karşımda duruyolardı.

yol saçma sapan geçti..ne konuştuk ne anlattım hatırlamıom bile..bi ara bol bol fotoraf çektik..ben tabi aç karnına içmeye başlayınca iyice kötüledim..üstüme bira döküldüünü hatırlıyom..

ve tabi o saçma fransız kasabasına geldik..hiçbişeyin olmadığı 7 sene önce tanıştığımız yere..fransanın ortasında kimsenin bilmediği hiç bi özelliği olmayan biyer..ama etrafıma baktıkça..sanki orda doğmuştum...orda çok şey yaşamıştım..benim ülkem değildi..insanlar benle aynı dili konuşmuyolardı. ama kendimi oraya ait hissediodum..orada sadece 24 gün geçirmiştim...ama sanki yıllarca yaşamıştım orda..kendimi bulduğum yerdi orası..

o akşam saçma sapan geçti..aralarında kendi dillerinde konuşuolardı..hiç bişey anlamıyodum..nooldunu sorduumda birisini aradıklarını onunla buluşmak istediklerini söylediler..

akşama doğru çıktık..başka bi kasabaya doğru..aradıkları kişi ordaymış..bir sürü otostop vs. artık sinirlenmeye başlamıştım. ne yaptıklarını ne yapmaya çalıştıklarını anlamıyodum. 7 sene öncesi aklıma gelsdi..yine böyle sinirlendirmişti beni..ne bir açıklama ne de başka bişey..kızmamam gerekti..ama sinirlendim..ertesi gün daha güzel olur diye düşündüm

ve ertesi gün...kasabayı gördük anılarımızı tazeledik ve en önemlisi görülmesi gereken(!) insanlar görüldü..ve viyanaya doğru yolculuk başladı...öğleyin başlayan yolculuk ertesi sabah viyanada bitti..aklımda kalan tek şey sessiz sinema oynunun her dilde oynanabileceğidi...ve tabi ki trende uyumanın ne kadar zor olduğu..özellikle o yanında uyuyorsa ve o sana o kadar yakınken aslında geçen onca sene ardından senden ne kadar uzaklaştığının farkına vardığında.

viyanada ne gördüm ne görmedim hatırlamıyom bile...umrumda da diildi zaten...bitürlü konuşamadım...yanımdaydı ama o kadar uzaktı ki...oraya ait olmadığımı anlamıştım..başka bi hayatı vardı..benim anlayamayacağım bi hayat..benim içinde olamayacağım bi hayat.

söyledim..buraya viyanayı görmeye gelmediğimi onu görmeye geldiğimi de söyledim...cevap vermedi..hiç bişey demedi...neden çağırdın o zaman diyemedim..aslında diyecek çok şeyim vardı...yedi sene boyunca onu düşündüğümü kadıköy sokaklarında yürürken onu yanımda hayal ettiğimi, ortaköyden beşiktaşa yürürken içimden onunla konuştuğumu, akşam tek başıma odamda otururken onunda diğer odada oturduğunu hayal ettiğimi söylemek istedim..ama bişey değiştirmezdi.

viyana o kadar anlamsız geliyodu ki...anlamsız düz bir şehir..anlamsız bir dil..anlamsız insanlar...ağır yavaş ve amaçsız yaşayan insanlar...ama o orda yaşıyordu...geniş boş sokaklarına baktığımda onu burdan geçerken görüyordum..köşedeki restoranda içtiğini, pazarında kendisine şal seçtiğini görüyordum...burada yaşamış..burada büyümüştü..sokaklarında anıları vardı..yaşanmışlıklar vardı..ve ben o sokaklarda yoktum...onu da o sokaklardan koparmaya gücüm yetmezdi...

ve zaman gelmişti..hava alanındaydım..yol boyunca içtik...zaten sinirlerim yıpranmıştı 6 günde...kolayca sarhoş olmuuştum..onlar da sarhoştu..check-in yaptırmaya gittiğimde ordaki görevli bişiiler istedi..anlamadım...ingilizce konuştum..sinirli sinirli elimdeki bileti pasaportu aldı...sarhoş olduğum için hiç kızamadım..bu harekete kavga çıkarmam gerekti ama diyebildiğim tek şey "don't worry i wont come to austria again..really...i promise"

P.S.: olmadı..anlatamadım her şeyi...sanırım bi kez daha yazmam gerekecek...

Hiç yorum yok: